Nasıl Taraftar Oldum? Oldum Da N’oldum?

Daha once Galatasaray haric hic bir takimla bu kadar ozdeslesmemistik. Ama Amerikan Basketbol ligi NBA finalinde New York Knicks son saniyede San Antonio Spurs’e yenilip sampiyonlugu kaybedince, koltugumuza gomulduk kaldik. Hani uzaydan bakiyor olsak (ki galiba annelerimiz uzaydan bakiyorlar), 10 tane adam saga sola kosunca neden bu kadar heyecanlaniyor bu insan milleti diye dusunecegiz herhalde. Ama insan o 10 adamin icine girip onlarla beraber zihninde kosusturunca, sutlari cekerken bacaklarin kasinca vaziyet baska… Bir arkadasimin babasi “Oglum biz televizyonda sidik yarisi olsa izleriz” demisti. Anlamak icin taraftar olmak lazim.

Nasil taraftar olunur? Olmak gerekli midir? Biz nasil olduk? Olduk da n’olduk?

Kucukken cevremizdekileri cocuklarin hepsinin bir takimi tuttugunu ogrenince babamiza sorduk, hangi takimi tutalim diye, o da Galatasaray dedi, o gun bu gundur Galatasarayliyiz. Ilk Galatasaray macima gittigimizde 8 yasinda falandim. Amcam biz Galatasarayli olunca tutup goturmustu. O ilk macta ilk yenilgiyi tattik (Adanaspor 2 – Galatasaray 1). Ilk yari onde olmamiza ragmen ikinci yari iki gol yiyip maci kaybettik. O sene Adanaspor da ligi Fenerbahce’nin ardindan ikinci bitirmisti, iyi takimdi yani, ama gene de ilk futbol macimiz husranla bitti. Televizyondaki aman cocuklarin onunde kufretmeyelim anafikirli kisa programdaki cocuk ve babasi gibi basimiz onde ciktik Adana 5 Ocak Stad’indan.

Bildigimiz en yaratici kufurleri maclarda ogrenmistik. Karli bir sahada oynanan Galatasaray – Boluspor macinda (karli sahaya komurle ceza sahasi cizgisi cizilmisti), onumuzdeki sisman sakalli amca Erhan’a “Erhaaan Erhaaan geceleri bilmemnaapmaktan ayaklarinda derman kalmadiiii” diye bagirinca, kendi kendimize, “Haa demek ki bilmemnaapinca yorulunuyormus” diyorduk. “Ermaaan Ermaaan gozunun bebegini bilmemnaapiiiym” deyince de kafamiz karisiyordu. O macta babamizin etrafimizdakilerden utanip, bize de onlara da birsey soylemeyip, saskin saskin etrafa bakmasini unutamayiz.

Ilk sampiyonlugu ise ben orta 1’deyken gorduk. O zaman adimiz cikmisti zaten artik koyu Galatasarayli diye. Televizyondaki her maclarini seyrediyor, 11 adam kosturdukca olup olup diriliyorduk. “Eskisehirsporlu Kucuk Muzaffer, 84 senesinde Dinamo Tibilis’li Kovacz’a boyle girdiginde, Hakem Rus Stoliknayovski faul calmamisti, bizim hakemler her pozisyonda duduge sariliyorlar. E haliyle bizim citkirildim futbolcular avrupa maclarinda sapir sapir dokuluyorlar,” gibi engin futbol bilgisi gosteren cumleleri sarfetmeye baslamistik.

O zamanlar Incirlik’teki Amerikan ussunde mac seyreden arkadaslarimiz oldugundan bir NBA furyasi da baslamisti. Amerikali hocalarla yer yer “Mecik Cansin”, “Leri Bord” muhabbeti yapilirdi. Ama biz isinamadik o ise. Mazhar Fuat Ozkan’in Ali Desidero sarkisindaki Ali Desidero gibi “Sampiyon biziz… attigimiz gollerden belli” durumunda kaldik.

Yani aci tatli 18 senedir bu adamlari takip etmisiz. Yalan yanlis her haberi okuyarak, her goruntuyu izleyerek. Yillarca bilimum Fenerli, Besiktasliyla (daha cok fenerli tabii) uzun tartismalara girmis, yenilgi sonrasi okula acidan kivranarak gitmisiz.

Avrupa kupasi maclarinda ceket kolundan kulaklik gecirerek gizli mac dinlerken, Galatasaray AS Roma’ya golu atinca dayanamayip poker oyuncusu ifademizi kontrolden kacirip ogretmene yakalanmisiz. Besiktas ile oynanan Cumhurbaskanligi finalini yatakhanenin karambolunden uzakta seyredebilmek icin Lise mudurumuzun zayif noktasini (Galatasaray aski) kullanip lojmanlarda, esi bizi sigara boregi ile beslerken izlemisiz. Manchester United’i elerken Amerika-Turkiye telefon hatlarini isgal edip, televizyona telefon tutturup spikerle beraber sesimiz kisilana kadar anirmisiz. Kucukken rahmetli Metin Oktay’a “Kaleci ile karsi karsiya kalsan abanir misin, plase mi vurursun?” diye abes bir soru bile sormusuz.

Butun bu seneler boyunca destegimizi esirgememisiz. Selim arkadasimiz gibi sunnetci “Bak benim takimimi tutmazsan kokunden keserim” deyince, iki seneligine takim degistirmemisiz. Yillarca bindigimiz her taksiciyle, “N’olacak bu Turk futbolunun hali” muhabbetine dalmisiz, yerine gelince arabadan atilma olasiligini goze alarak takimimiza toz kondurmamisiz. “Bu Galatasaray ne terbiyesiz takim, once Ambramcik’i aldilar, sonra Didier Siks’i simdi de Falko Gotz’u” diyen taksiciye “Sizde de Matmazel Oguz var” diye cevap vermisiz.

Yilladir cilemiz bitmemis, simdi de Amerika yillari zor geciyor. Bu seneye kadar naklen mac izlememisiz. Altinci senemizde sonunda uyduyla maclar gelmis ve Pazar sabahlarimizi Marmara Manhattan Oteli’nde bizim gibi 5-10 taraftarla gecirmeye baslamisiz. Ordaki mac arkadasligi grubumuz olan Vidi Vidi Osman Abi, Degman Amca gibi karakterlerle futboldan, irtica, yolsuzluklara kadar giden genis bir yelpazede cesitli muhabbetler yapmisiz. Simdi mac yayini haklarini Cine5 kaybedince, seneye ne yapacagiz diye kara kara dusunmusuz. Hala da dusunuyoruz, ayriiii (Cem Yilmaz vurgusuyla okunacak).

Galatasaray Haziran basi bir seneyi daha sampiyon kapayinca, lig bitince, bir an taraftalik boslugu (literaturde Fan’s Withdrawal Syndrome olarak gecer) yasamisiz. Sagolsun, New York Knicks, Galatasaray’i aratmamis. Play-off’a sonuncu olarak girip finale erisen ilk takim olmuslar. En onemli adamlari sakatlanmis, bazilari dizliklerle, dirsekliklerle oynamislar, ligin en iyi takimlariyla aslanlar gibi mucadele etmisler ve finalde artik takatlari kalmamis. Onlara umut baglayan ve artik surprizlerine alisan bizler ise lok diye oturup kalmisiz bu aksam.

Bize gecmis olsun. “Dunya Sampiyonu” Spurs takimina ise icten tebrikler. Seneye sifirdan bir kez daha basliyoruz. Hem cocuklugumuzun takimi Galatasaray, hem de sehrimizin takimi New York Knicks ile.

Simdi hala merak edenler varsa, bu taraftarlik neye yarar diye, en kisa cevap bir yere baglilik hissi sanirim. “Delikanli Cimbomlu ayaga kalksin” gibi bir takim kulturunun parcasi olmak. Baska bir cevap, iki hafta sonraki mac icin heyecanlanma, ve o an gelince hayatta olmanin verdigi zevk. Hagi bir calim atinca yerinden firlama, Okan dizlerinin ustunde kafayla topu Fenerbahce aglarina birakinca da mutluluktan havalara ucma hissi. Veya bir sosyal fenomen olarak 30,000 kisi ile ayni anda bagirip cagirip, sonra tanimadigin adamlara sarilmak, veya daha kotusu tanimadigin esssek kadar heriflerlerle beraber salya sumuk aglamak. Biraz da kumar var tabii: bir spor klubune guvenip sagda solda en iyisi biziz gibilerinden konusup, sonra basarilarindan pay cikarmak, haliyle basarisizliklarda ise dis etkenleri suclamak.

Bu konuda fazla felsefe yapmak kolay degil. Cunku taraftarlik ekseriyetle bilincsiz bir tercih. Toplum bizi taraftar yapmis, karsi cikacak gucumuz yokmus, veya karsi cikma geregi duymamisiz. Sosyal hayvan olmak icin birseylere girmek lazim diye dusunmusuz veya dusunememisiz bile. Kabul etmesek de bir veya birkac kutunun icindeyiz hepimiz. Feminist, fenerli, milliyetci, muhafazakar, liberal, bes hececi, nihilist, metalci, esrarkes, budist, sporsever, tiki, cazsever, abaza (etnik olarak degil), italyan ozentisi, delikanli, vesaire vesaire.

Boyle olmaktan da bir zarar gelmez diye umit ediyoruz.

New York

PS. Butun yazi diger taraftarlari da kapsamasi icin (basta sayin Levent ve Yalin) birinci cogul sahis ile yazilmistir.

Yorum Yazınız / Leave a Reply