Author: sarapci

  • Karadeniz’in karanlık, okyanusvari dalgalarına atlamayı onunla öğrendim. Çilekleri fidelere basmadan toplamayı, kara lahana yapraklarını tavuklara yavaş yavaş yedirmeyi de. Ereğli’nin yamacında, sınırsız denizin üzerinden gün batımını seyreden dört katlı bir evi vardı; en üst katta da kocaman bir teras.

  • Japonya’da bu hissi sürekli hissettim; sanki Japonya’nın ormanı, ağacı, evleri, içkileri, yemekleri, hediye kutuları, sokakları, kartvizitleri, hayvanları, dağları, taşları da insanlar gibi ruh sahibi varlıklar ve insanlar gibi hakettikleri saygıyı görüyorlar. Herhalde Japonya’yı en çok da bu yüzden sevdim.

  • Rehberimiz Nemo yine bağlantılarını kullanıp bize İçiriki Çaya isimli mekanı ayarladı. Burası muhtemelen Japonya’daki en meşhur “çayhane”. Hem Memoirs of a Geisha’nın kitabı ve filmi hem de 47 Ronin (Manga ve film) burada geçiyor. Çayhane dediysem, evet geyşalar “maça çayı” denilen yosunumsu Japon çayını ikram ediyorlar ama daha çok içilen şey sake (fermente edilmiş pirinçten…

  • Özellikle Japonların Sakura dediği Kiraz ağaçlarının açma mesvimine denk getirdiğimiz Japonya seyahatimizin ilk günü 12 yıldır Japonya’da yaşayan Amerikalı rehberimiz Nemo’nun uyarısı ile başladı: “Bu hafta boyunca Japonya hakkında çok sorunuz olacağına eminim; sorularınızı elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım ama bazı soruların tek bir cevabı olacak: Çünkü, Burası Japonya.”

  • Churchill’in ünlü sözü – her ne kadar seçim kaybettikten sonra söylemiş de olsa – demokrasiyle olan sevgi-nefret ilişkimizi iyi özetliyor. “Demokrasi en kötü yönetim şeklidir. Ondan önce zaman zaman denenmiş olan diğerleri hariç.” Antik Yunan döneminde bile demokrasiye çok çeşitli suçlamalar yöneltilmiş.