Reading Orhan Pamuk, Nights of Plague

One of the perks of being a Turkish speaker is (roughly every four years) a new Orhan Pamuk book is published and we get to read it immediately revelling in his unique style with a feeling of nostalgia. Continue reading Reading Orhan Pamuk, Nights of Plague

Kars

Kars Kalesi’nin altındaki yollardan kaleye doğru gidebildiğimiz kadar ilerledikten sonra arabamızı yolun bittiği yerde bıraktık. Önce kaleye tırmandık. Ertafını Kars Çayı’nın döndüğü Karakaya denen bir tepenin üstüne inşa edilen Kars Kalesi şehrin sembolü durumunda. İlk olarak Selçuklular yapmışlar, daha sonra önüne gelen herşeyi yıkan Aksak Timur kendisinden bekleneceği üzere yıkmış. Sonra Kanuni tamire başlamış ve yarım bırakmış. Nihayet Trabzonlu ustaları yollayan 3. Murad bitirmiş. Nişanyanlar Türkiye’nin en çok savaş gören kalesi olabileceğini tahmin ediyorlar (İran savaşları, Rus savaşları). Continue reading Kars

Masumiyet Müzesi, Orhan Pamuk

Kitabı sevenler özellikle son bölümlerinin çok etkileyici bulduklarını hatta yer yer gözyaşlarına hakim olamadıklarını söylemişlerdi. Ben ise okurken Pamuk’un “eski Türk filmlerinin bildik konularından bir roman yazarım ama öyle bir yazarım ki bir Orhan Pamuk romanı haline gelir” hedefiyle yazdığını düşündüm. Bunda ne kadar başarılı olmuş tartışılır ama hedef biraz megalomanca olmuştu. Megaloman dediysem hatırlatmak isterim ki o zamanlarda Orhan Pamuk’tan nefret etmek, onu vatanını satarak Nobel almakla ve Nobel almış olmasına rağmen bozuk gramlerle yazmakla itham etmek revaçtaydı. O da bunların üstüne gitmek istercesine (doğru da olsa) Nobel alan “ilk” değil de “tek” Türk yazarı olduğunu vurgulamayı severdi… Continue reading Masumiyet Müzesi, Orhan Pamuk