Çünkü Burası Japonya (2/3) – Kyoto

Rehberimiz Nemo yine bağlantılarını kullanıp bize İçiriki Çaya isimli mekanı ayarladı. Burası muhtemelen Japonya’daki en meşhur “çayhane”. Hem Memoirs of a Geisha’nın kitabı ve filmi hem de 47 Ronin (Manga ve film) burada geçiyor. Çayhane dediysem, evet geyşalar “maça çayı” denilen yosunumsu Japon çayını ikram ediyorlar ama daha çok içilen şey sake (fermente edilmiş pirinçten yapılan meşhur Japon içkisi). Continue reading Çünkü Burası Japonya (2/3) – Kyoto

Çünkü Burası Japonya (1/3) – Kamakura

Özellikle Japonların Sakura dediği Kiraz ağaçlarının açma mesvimine denk getirdiğimiz Japonya seyahatimizin ilk günü 12 yıldır Japonya’da yaşayan Amerikalı rehberimiz Nemo’nun uyarısı ile başladı: “Bu hafta boyunca Japonya hakkında çok sorunuz olacağına eminim; sorularınızı elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım ama bazı soruların tek bir cevabı olacak: Çünkü, Burası Japonya.” Continue reading Çünkü Burası Japonya (1/3) – Kamakura

Pekin

Sonuç olarak cuma akşamı Şangay’da işim bittikten sonra gene dizlerime vuran dar koltuk, öndeki herifin koltuğunu kucağıma yatırması, sürekli sağdan soldan çarpan insanlar, arkamdaki herifin sırtıma soktuğu dizi, geniz temizleme sesleri, gürültülü ve bol tükürüklü konuşmalar dolu bir uçak yolculuğu sonunda dünyanın en kalabalık havaalanları arasında artık ilk 10’a girmiş olan Pekin havaalanına indim. Continue reading Pekin

Şangay’da Bir Gün

Ertesi sabah 1 saat kadar vaktimiz vardı, hemen kalkıp bir taksiyle eski şehre gittik. (Taksiciler tek kelime ingilizce konuşmadıkları için otellerde gidilesi yerlerin isimleri ingilizce ve çince yazan kartlar veriyorlar.) Eski şehir adeta amerikan ortabatı şehri Şangay’ın ortasında bir çin mahallesi! 11.yy’daki Şangay surları bu kısmın etrafındaymış. Daha sonra sömürgeciler bu bölüme tenezzül etmeyince eski halinde kalabilmiş. Continue reading Şangay’da Bir Gün

Shanghai, Beijing, Xi’an, Hong Kong Notları (Yalın)

Çin denince akla gelen ilk aktivitelerden biri kimileri için tabii ki alışveriş. İlk sabahımızda Shanghai’ın “Old Town”ında tipik Çin mimarisi (çatıların köşeleri kıvrımlı) evlerin arasında dolaşırken irili ufaklı tıklım tıklım dükkanlarla karşılaştık ama en çok dikkatimizi çeken “Luviton Luviton Gucci Prada” diye üstümüze atlayan üreticiler oldu. Önce ana caddede elinde katalogla turistlerin ilgisini çekiyor, sonra “tu minits” diye diye ten minits uzaktaki dükkanına götürüyor ve genelde asıl dükkan başka bir dükkanın arkasındaki gizli bir kapının ardında oluyor – ordaki kalabalığı ve Batılı turistleri görünce şaşırmamak elde değil. Pazarlık konusu inanılmaz tabii ki. Continue reading Shanghai, Beijing, Xi’an, Hong Kong Notları (Yalın)

Çin’e Gitmeden Önce Bilinmesi Faydali Şeyler

Istanbul’a döndükten sonra bu yediğim acayip yemekleri anlatırken Serdar haklı olarak “Hayvanların bütün acayip uzuvlarını yiyorlarsa bu hayvanın normal yerleri ne oluyor?” diye sordu. Babamın söylediğine göre diğer ülkelerden normalde çöpe gidecek bu tavuk tırnağı, ayı pençesi gibi uzuvları çinliler bol miktarda ithal ediyorlarmış. Continue reading Çin’e Gitmeden Önce Bilinmesi Faydali Şeyler

Tayvan ve Ucundan Azıcık Hong Kong

Tren istasyonunda en komiğime giden şey şu: tren durunca tam kapının geleceği yere güzel bir turuncu çizgi çizmişler ki vagona girecek kişiler sıraya girsin. İntizam seven bir kişi olarak çok hoşuma gitti. Kullanıldığını da gördüm, daha da hoşuma gitti. Continue reading Tayvan ve Ucundan Azıcık Hong Kong

Bangkok – Yapış Yapış Bir Cumartesi

Taylandlılar zaten çok kibar insanlar, bizim gibi yabancılara da ekstra kibar oldukları için tayland popu çalan tıklım tıklım barda rahatlıkla ilerledik. Köşede prenses ve arkadaşları eğlence halindelerdi. Bir delikanlıya hangisinin prenses olduğunu sordum erkek arkadaşının kucağında oturan beli açık dar kot pantolonlu bir kızı gösterdi. Continue reading Bangkok – Yapış Yapış Bir Cumartesi

Hakone, Japan (Gökçe)

I feel like I am 6-years old and my Mom is nagging me to take a bath while I am watching my favorite cartoon on Sunday night. “Come on take bath” says our Japanese host at Fukuzumiro Ryokan in Hakone. “Hai. Thank you. After the music finishes” I tell her. “I serve dinner, take bath” she says again. Trying not to be rude, I turn back listening to the mysterious and calming Japanese live music. Continue reading Hakone, Japan (Gökçe)