Çünkü Burası Japonya (3/3) – Tokyo

Japonya’da bu hissi sürekli hissettim; sanki Japonya’nın ormanı, ağacı, evleri, içkileri, yemekleri, hediye kutuları, sokakları, kartvizitleri, hayvanları, dağları, taşları da insanlar gibi ruh sahibi varlıklar ve insanlar gibi hakettikleri saygıyı görüyorlar. Herhalde Japonya’yı en çok da bu yüzden sevdim. Continue reading Çünkü Burası Japonya (3/3) – Tokyo

Çünkü Burası Japonya (2/3) – Kyoto

Rehberimiz Nemo yine bağlantılarını kullanıp bize İçiriki Çaya isimli mekanı ayarladı. Burası muhtemelen Japonya’daki en meşhur “çayhane”. Hem Memoirs of a Geisha’nın kitabı ve filmi hem de 47 Ronin (Manga ve film) burada geçiyor. Çayhane dediysem, evet geyşalar “maça çayı” denilen yosunumsu Japon çayını ikram ediyorlar ama daha çok içilen şey sake (fermente edilmiş pirinçten yapılan meşhur Japon içkisi). Continue reading Çünkü Burası Japonya (2/3) – Kyoto

Çünkü Burası Japonya (1/3) – Kamakura

Özellikle Japonların Sakura dediği Kiraz ağaçlarının açma mesvimine denk getirdiğimiz Japonya seyahatimizin ilk günü 12 yıldır Japonya’da yaşayan Amerikalı rehberimiz Nemo’nun uyarısı ile başladı: “Bu hafta boyunca Japonya hakkında çok sorunuz olacağına eminim; sorularınızı elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım ama bazı soruların tek bir cevabı olacak: Çünkü, Burası Japonya.” Continue reading Çünkü Burası Japonya (1/3) – Kamakura

Bombay and Istanbul

Eminönü has been the shopping district of Istanbul since the Byzantine times which makes it the busiest part of the city for the last 1500 years. My father and I would start in the Mısır Çarşısı (The Spice Market) and look at the birds, dogs and cats, fish, spices and teas, monkeys, cheese and sausages, hamsters, dried fruit and nuts. We’d have lunch in Pandeli which brings back images of aubergine and tender meat, and elderly waiters with pristine white shirts. And finally we’d walk up the street towards Suleymaniye, the most magnificent of the mosques in the city. I remember my father buying me toys and trinkets from the little shops in tiny and crowded streets: balloons, Chinese toys made from cheap plastic, a small radio, a green ring connected to a small rubber ball hidden in the palm used to spray water to the face of the unsuspecting onlookers. Continue reading Bombay and Istanbul

Tel Aviv – Züğürdün Rio’su

Tel Aviv’de de Rio gibi şehrin tam içinde bir sahil şeridi var. Açık renkli ve ince kumsal oldukça geniş. Kumsalın kara tarafına hafta içinde bile kullanılmakta olan voleybol fileleri gerilmiş, futbol kaleleri yerleştirilmiş. İsrailli gençler Rio’lu yaşıtları gibi futvoley de oynuyorlar üstelik! Kumların bittiği yerde bir promenad yapmışlar ve günün her saatinde insanlar yürüyorlar, koşuyorlar, bisiklete biniyorlar, paten kayıyorlar. Hatta utanmadan promenadın kaldırım taşlarını bile Copacabana’ya benzetmişler! Ha bu arada İzmir Kordon’un da aynı desenin çok benzerini kullandığına da dikkatinizi çekerim… Continue reading Tel Aviv – Züğürdün Rio’su

Pekin

Sonuç olarak cuma akşamı Şangay’da işim bittikten sonra gene dizlerime vuran dar koltuk, öndeki herifin koltuğunu kucağıma yatırması, sürekli sağdan soldan çarpan insanlar, arkamdaki herifin sırtıma soktuğu dizi, geniz temizleme sesleri, gürültülü ve bol tükürüklü konuşmalar dolu bir uçak yolculuğu sonunda dünyanın en kalabalık havaalanları arasında artık ilk 10’a girmiş olan Pekin havaalanına indim. Continue reading Pekin

Şangay’da Bir Gün

Ertesi sabah 1 saat kadar vaktimiz vardı, hemen kalkıp bir taksiyle eski şehre gittik. (Taksiciler tek kelime ingilizce konuşmadıkları için otellerde gidilesi yerlerin isimleri ingilizce ve çince yazan kartlar veriyorlar.) Eski şehir adeta amerikan ortabatı şehri Şangay’ın ortasında bir çin mahallesi! 11.yy’daki Şangay surları bu kısmın etrafındaymış. Daha sonra sömürgeciler bu bölüme tenezzül etmeyince eski halinde kalabilmiş. Continue reading Şangay’da Bir Gün

Shanghai, Beijing, Xi’an, Hong Kong Notları (Yalın)

Çin denince akla gelen ilk aktivitelerden biri kimileri için tabii ki alışveriş. İlk sabahımızda Shanghai’ın “Old Town”ında tipik Çin mimarisi (çatıların köşeleri kıvrımlı) evlerin arasında dolaşırken irili ufaklı tıklım tıklım dükkanlarla karşılaştık ama en çok dikkatimizi çeken “Luviton Luviton Gucci Prada” diye üstümüze atlayan üreticiler oldu. Önce ana caddede elinde katalogla turistlerin ilgisini çekiyor, sonra “tu minits” diye diye ten minits uzaktaki dükkanına götürüyor ve genelde asıl dükkan başka bir dükkanın arkasındaki gizli bir kapının ardında oluyor – ordaki kalabalığı ve Batılı turistleri görünce şaşırmamak elde değil. Pazarlık konusu inanılmaz tabii ki. Continue reading Shanghai, Beijing, Xi’an, Hong Kong Notları (Yalın)

Çin’e Gitmeden Önce Bilinmesi Faydali Şeyler

Istanbul’a döndükten sonra bu yediğim acayip yemekleri anlatırken Serdar haklı olarak “Hayvanların bütün acayip uzuvlarını yiyorlarsa bu hayvanın normal yerleri ne oluyor?” diye sordu. Babamın söylediğine göre diğer ülkelerden normalde çöpe gidecek bu tavuk tırnağı, ayı pençesi gibi uzuvları çinliler bol miktarda ithal ediyorlarmış. Continue reading Çin’e Gitmeden Önce Bilinmesi Faydali Şeyler