Akyaka ’23

Azmak Nehri’nin oluşturduğu buz gibi durgun suya girmek üzere tişörtümü çıkarırken turist olduğum her zamanki peynir beyazlığımdan ziyade dövmesiz vücudumdan anlaşılıyordu. “Acaba ne dövmesi yaptırırsam 40 sene sonra hala bıkmammış olurum” diye düşünürken yarım basketbol sahası kadar olan suyun ortasına grup halinde üşüyerek yürüdük, hızla batıp çıktım. Isınmak üzere çeyrek basketbol sahası kadar olan çakıl sahilde uzanmış dövmeli vücutlara basmamaya çalışaraktan çantaların yanına döndük. Continue reading Akyaka ’23

Istanbul Underground

As we spoke, we walked into a parking lot used by the tourist buses that shuttle tourists in and out of the ancient peninsula. Here were were greeted by a strange parking lot keeper who claimed that he was a nutcase and that was the only way he could stand his job which he detested. Ignoring his remarks that he would charge us a lot more next time we came, we walked into the dusty parking lot towards a hole in the ground hidden behind some parked vehicles. Continue reading Istanbul Underground

Mardin, Midyat ve Hasankeyf

Yemek sonrasında aramızdan bir çifti lokantaya kurban verdik ve garsonlar onların üzerinden bize bir Mardin kına gecesi gösterdiler. Olayın kahramanları bizim karı koca idi ama figüranların garsonlar olacağını önce anlamadık. Arka planda nasılsa hepsi akraba olan 6-7 kişilik bir müzik grubu Türkçe ve Arapça şarkılar çalarken garsonlarımız müzikle birlikte metamorfoz geçirmeye başladılar. Continue reading Mardin, Midyat ve Hasankeyf

Halfeti, Urfa, Harran ve Gobekli Tepe

Otelden çıkarken bir baktık ki davul zurna ekibi önden gelmiş ve dambadadumbada çalmaya başlamış. O esnada otelin yanında duvarın dibinde birilerini bekleyen dört vatandaş müziğin etkisiyle ufak ufak hareketlenmeye başladı Hareket dediysem de göbek atmak için yanıp tutuştuklarından değil de bir görev ifa ediyor gibi, gayet ciddi ifadelerle gökyüzüne bakaraktan yerlerinde hafif hafif zıplıyor arada da birden çömelmek gibi daha majör figürler yapıyorlardı. Biz yanlarından geçerken de hiç istiflerini bozmadan devam ettiler. Continue reading Halfeti, Urfa, Harran ve Gobekli Tepe

Denizli’de Bir Öğleden Sonra (Laodikeia)

İlk tabaktaki tandırın ağızda ufalanan parçalarını yağlı ekmeklere soğan ve pul biber ile sararak löplöp götürdükten sonra “Tamam doydum artık, hayvanlığın lüzumu yok” diye düşündüm. Fakat daha düşünce cümlem bitmeden ortaya gelen ikinci tabağa saldırdım. Bu sefer daha seçici davranıp dışı biraz sertleşecek kadar iyi pişmiş ama içi hala kırmızıya çalan kahverengi ve sulu parçalardan devam ettim. İkinci tabak bitince aklıma dahiyane bir fikir geldi, açgözlülüğüm üşengeçliğimden baskın olamaz diye masadan kalkıp elimi yıkamaya gittim ki tekrar masadan kalkmaya üşenip üçüncüyü tabağa başlamayayım. Continue reading Denizli’de Bir Öğleden Sonra (Laodikeia)

Kuyucuk ve Ani Harabeleri

Ama işin enteresan tarafı bizim yola benzetemediğimiz patika Google Maps’te gayet isimli misimli bir yol olarak (36-05) yerini almıştı. Cep telefonu sayesinde kaybolup kartallara yem olmaktan kurtulduk. Yolun sağı solu tarla ve boş arazi olduğundan zaman zaman Doğan’ın ilgisini çeken kuşlar hariç başka canlı görmeden Ani’ye doğru 45 dakika kadar ilerledik. Continue reading Kuyucuk ve Ani Harabeleri

Ağrı Dağı ve İshak Paşa Sarayı

Arabamızı parkettik ve kapıya vardığımızda “Restorasyon Nedeni İle Kapalıdır. Close” yazısı ile karşılaştık. Etrafta dert anlatacak kimse de yoktu. Hemen ardımızdan gelen üç adam da bizim gibi kalakaldılar. İçlerinden en yaşlısı sinirlenip Kürtçe bağırmaya başladı. Ortayaşlılardan birisi sonunda bir görevlimsi adam buldu ve Diyarbakır’dan sırf sarayı görmek için geldiklerini anlattı. Continue reading Ağrı Dağı ve İshak Paşa Sarayı

Kars

Kars Kalesi’nin altındaki yollardan kaleye doğru gidebildiğimiz kadar ilerledikten sonra arabamızı yolun bittiği yerde bıraktık. Önce kaleye tırmandık. Ertafını Kars Çayı’nın döndüğü Karakaya denen bir tepenin üstüne inşa edilen Kars Kalesi şehrin sembolü durumunda. İlk olarak Selçuklular yapmışlar, daha sonra önüne gelen herşeyi yıkan Aksak Timur kendisinden bekleneceği üzere yıkmış. Sonra Kanuni tamire başlamış ve yarım bırakmış. Nihayet Trabzonlu ustaları yollayan 3. Murad bitirmiş. Nişanyanlar Türkiye’nin en çok savaş gören kalesi olabileceğini tahmin ediyorlar (İran savaşları, Rus savaşları). Continue reading Kars

Bozcaada

Son gün ise artık patlamaya hazır bir volkan kıvamına gelmiş olan Yasemin’in gazabına uğradık ve Berkman sattı, ben tek başıma bu sefer 30,000 kişinin elektriğini sağladığı söylenen meşhur rüzgar türbinlerine doğru gittim. Önce kekik kokuları içinden ilerledim, daha sonra biraz yokuş yukarı çıkarak gene bir korunun içinden rüzgar türbinlerine vardım ve herhalde deli bu der gibi bakan bekçiye selam verip geri döndüm. Rüzgar türbinlerinin romantik olduğu söyleniyor ama bence romantik falan değil basbayağı korkunçlar. Yanlarına yaklaşınca duyulan korku filmi efekti gibi rüzgar sesi de cabası. Continue reading Bozcaada