Çünkü Burası Japonya (2/3) – Kyoto

Rehberimiz Nemo yine bağlantılarını kullanıp bize İçiriki Çaya isimli mekanı ayarladı. Burası muhtemelen Japonya’daki en meşhur “çayhane”. Hem Memoirs of a Geisha’nın kitabı ve filmi hem de 47 Ronin (Manga ve film) burada geçiyor. Çayhane dediysem, evet geyşalar “maça çayı” denilen yosunumsu Japon çayını ikram ediyorlar ama daha çok içilen şey sake (fermente edilmiş pirinçten yapılan meşhur Japon içkisi). Continue reading Çünkü Burası Japonya (2/3) – Kyoto

Çünkü Burası Japonya (1/3) – Kamakura

Özellikle Japonların Sakura dediği Kiraz ağaçlarının açma mesvimine denk getirdiğimiz Japonya seyahatimizin ilk günü 12 yıldır Japonya’da yaşayan Amerikalı rehberimiz Nemo’nun uyarısı ile başladı: “Bu hafta boyunca Japonya hakkında çok sorunuz olacağına eminim; sorularınızı elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım ama bazı soruların tek bir cevabı olacak: Çünkü, Burası Japonya.” Continue reading Çünkü Burası Japonya (1/3) – Kamakura

Cat’s Cradle (Kedi Beşiği), Kurt Vonnegut

Kitabı kısaca soğuk savaş ve bilim, daha çok şeye sahip olma hırsı, dinlerin ve yasakların insanları kontrol etmek için kullanılması ve Kurt Vonnegut’un uydurduğu eğlenceli bir din ve dinin kendi kavramları hakkında diye özetleyebiliriz. Ve kitabı okumadan önce bu tanımı söyleselerdi kitabı bir oturuşta bitirirdim. Lakin yazarın fazlaya kaçan alaycılığı hatta okuru küçümsemesi, soğuk savaşın bitmiş olması yüzünden temalardan birinin anakronistik ve kadük kalması etkisini azaltıyor. Yine de sevmedim diyemeyeceğim. Continue reading Cat’s Cradle (Kedi Beşiği), Kurt Vonnegut

Dubliners (Dublinliler), James Joyce

…En ilginci James Joyce’un da aralarında olduğu İrlandalı oryantalistler üstlerindeki İngiliz etkisinden hoşlanmadıkları için İrlandalıların atalarının Doğu Akdeniz’den geldiklerini dolayısıyla İrlanda dilinin ve alfabesinin kökeninin Fenike olduğunu iddia ediyorlar. Hatta James Joyce bir yazısında “Dublin ve Istanbul’un asil ikiz kimliğinden” bahsediyor! Continue reading Dubliners (Dublinliler), James Joyce

Avatar

Jake zorbalara karşı halkı örgütleyen bir William Wallace olacaksa öncelikle kendi dünyasından kovulması lazım ki Pandora’ya ve kızılderililere mahkum kalsın. Bu da ancak Saylonlular kılıklı dünyalılara saldırması sayesinde oluyor ve tabii ki platin saçlı, kas yığını, kafası façalı, diplomasi düşmanı, vahşilerin korkulu rüyası ruhsuz komutan, “Olm Ceyk sen var ya, bittin olm sen!” konuşmasını yapınca oluyor. Tabii ki komutan bu konuşma öncesinde iyi kalpli doktora da “Siz entellektüeller çok safsınız, Hudson River’a bakarak buzlu viskilerinizi yudumluyorsunuz ama dünya gerçeklerinden uzak ecnebi maşalarsınız siz!” konuşmasını yapıyor. Continue reading Avatar

Climats (İklimler), Andre Maurois

İklimler‘i aşk, çekmek ve çektirmek, kıskançlık ve paranoya, sevdiğiniz kişinin sevdiğiniz kişileri sevmemesi, aşık olduğunuz insanı sevdiğiniz insana çevirmenin imkansızlığı, aşık olduğunuz insan için onun sevdiği insan olmanın zavallılığı, aristoktrasi ve aristokratların bol miktardaki boş vakitlerini öldürmek için yapmak zorunda kaldıkları sıkıcı şeyler gibi evrensel konular hakkında olmasına rağmen sevemedim. Continue reading Climats (İklimler), Andre Maurois

Shalimar The Clown, Salman Rushdie

As we reached the end, satisfied, having sated our (intellectual and culinary) hunger, I felt a little uneasy because the whole night we had been discussing India and Pakistan and on the next table were an expat couple (their timidity signaling a preliminary stage of their dating) one American born Indian (an ABCD) the other asian/oriental. If they end up reading this post I’d like to apologise to them, but they can rest assured that we had the best intentions in the world. And I do not mean it as in the proverb which seems to sum up one of the morals of Shalimar The Clown, “the road to hell is paved with the cobblestones of best intentions”. Continue reading Shalimar The Clown, Salman Rushdie

Franny and Zooey (Franny ve Zooey), J.D. Salinger

Çocukların vaktinden erken bir hippi olan anneleri Bessie ile ilişkileri 1950’lerde hiçbir anne babanın tasvip etmeyeceği kadar yakın ve laubali. 80’lerde bir süre TRT’de gösterilen Uzun Çoraplı Pippi isimli acayip çizgi film çocukları yanlış yönlendireceği için yasaklandıysa J.D. Salinger kitaplarının da çocukları ortalama dışına çıkarabileceği , aile büyükleri ile örf ve adetlerimize yakışmayacak yakınlıkta ilişki kurmalarını teşvik edeceği ve Türk-İslam sentezine aykırı dinlere özendireceği için yasaklanması gerekirdi diye düşünüyorum. Tahminim kitapları okumak efor isteyeceğinden ve Hinduizm/Budizm’in at üstünde Orta Asya’dan gelen savaşkan atalarımızdan yadigar genlerimize uymayacağı için tehlike saymadığımızdan saf ve bakir vatandaşlarımızı infiale sevk edebilecek düşünceler içermedikleri kararına varıldı. Continue reading Franny and Zooey (Franny ve Zooey), J.D. Salinger

Hatay

Sokaklarda yurumeye devam ederken birden karsimiza isiklandirilmis devasa bir hac cikti, bes metreye uc metre kadar. Hacin asildigi binaya merakla gittik, eski bir tas binaydi ama ne cins bir kilise oldugunu anlayamadik, kapilar da kapaliydi. Istanbul’daki varligi ile yoklugu belirsiz kiliselerden sonra ustu bariz bir sekilde isiklandirilmis hac bize ilginc geldi. Biraz daha gezindik, civarda muhtemelen Fransizlardan kalma cok guzel eski tas binalar vardi, zamaninda Hatay Cumhuriyeti’nin parlamentosu olmus olabilen valilik binasi, eski bir konaktan bozma ozel lisenin binasi gibi. Continue reading Hatay