Ideal Erkek Hobisi: Bisiklet 

Eski okurlarım 2008-2013 arasında yazdığım “Şikayetperver Koşucu” etiketli koşu yazılarımı hatırlarlar. Londra’ya taşındıktan sonra bisikleti de sporlarım arasına ekleyip zamanla şikayetperverlikten kalenderliğe geçiş yapmak istediğim için “Kalender Bisikletçi” yazılarına başlamamın zamanı geldi diye düşünüyorum.

Neden Bisiklet?

Yaşlandıkça insanın yapabileceği sporlar azalıyor. Bisiklet, yüzme gibi sıkıcı, golf gibi uyuşuk, yürüyüş gibi anti-spor olmadığı için güzel bir opsiyon. Üstelik Londra düz olduğundan bisikleti aynı zamanda bir vesait olarak da kullanıyorum: park yeri derdi yok, yürümekten hızlı, çevreye faydalı, metroya göre sağlıklı… 

Bisikletin mükemmel bir orta yaş sporu olmasının başka sebepleri de var: 

  • Düşmeleri saymazsak sakatlanması zor, 
  • Zone 2 nabız antrenmanı için mükemmel, 
  • Temiz havada olmak için güzel bir bahane,
  • Çevreyi tanımak ve yeni bir yeri keşfetmek için ideal 

Yaşlandıkça kaslarım güçsüzleşiyor, hormonlarım dengesizleşiyor, şişmanlıyorum ve uykum bozuluyor. Bisiklet bunlara da ilaç. 

1,5 sene önce bisiklete ağırlık verme konusunu bira turu serisinden tanıyacağınız Pasif’e (Hansgröhe olarak da bilinir) açınca Hansgröhe, bahçesinde paslanmakta olan bisikletini çıkardı, bana bir tane Boris Bike diye bilinen belediye bisikletlerinden kiraladı ve öne geçip mahalleyi tanıtmaya başladı.

Bir süre sonra Hansgröhe ile daha uzaklara gitmeye başladık. Bisikletin koşudan bir farkı, mesafelerin çok daha uzun olması, dolayısıyla bisikletle yarım saat mesafedeki Mızmız’ı ziyarete Wimbledon’a gitmeye karar verdik, oldu.

Wimbledon’a ikinci gidişimizde Mızmız da Hank the Tank isimli kalın bisikleti ile arkamızdan “ebüüüübe” diye bağırarak bize katıldı. Yolda bir ara durmak için ayağımı kaldırıma koydum, buzmuş, kaydım ve üzerine düştüğüm dirseğim bursit oldu. Bursit, İngiliz sağlık sisteminde 5-6 haftada ancak iyileşti ama yılmadım. Sonuçta o gün Wimbledon’da bir tur attık ve pazardaki Türk teyzeden gözleme aldıktan sonra başlayan kardan korkup Hansgröhe ile mahallemize döndük.

Masum Donna Günlerinde Jarvis

Bir süre sonra piyasada bisiklet bulunmazken kimsenin almadığı dandik Pinnacle marka hibrid bir bisiklet buldum. Jarvis isimli bisikletim ile dolanmaya başladıktan sonra Mızmız Hank the Tank’in yavaş olduğunu düşünüp Isabelle’i aldı, Isabelle (adından da anlaşılacağı gibi) daha zarif birşey. Sonunda Hansgröhe de bisikletini bisiklet istemeyen karısına zorla verip Miles isimli bisikletini filoya katınca masrafı çıkarmak için mesafeleri arttırmaya karar verdik.

Erkek Hobileri

Bisiklet Dr Bunsen’ın tanımıyla tüketimi destekleyen ideal bir erkek hobisi. Alışverişi sevmeyen erkekler hobimiz söz konusu olunca alışveriş manyağı oluyoruz. 8 çift çorabı, 7 tane donu, 3 tane ayakkabısı olan birisi birden günlerini bisiklet sitelerinde geçirip vites opsiyonlarını, fren cinslerini, bisiklet ayakkabısı ve pedal ilişkisini hatmediyor. Beş tane tişört alıp deneyip beğenmediklerini geri yollamaya, kuponları arkadaşlarına yollayarak indirim kazanmaya, Richmond Park’ta tanımadığı adamlara aniden yanaşıp, “Kardeş kaskını nereden aldın, çok güzelmiş?” sorularını sormaya başlıyor. 

Lakin insanın kendisini dizginlemesi lazım. Bizlerin Erkut Abi’mizden öğrendiğimiz güzel bir kural var: insan bisiklette yaptığı mil kadar sterlin alışveriş yapabilir. Bunu duyan Mızmız (ki kendisinin sadece 2 tane ayakkabısı vardır, yenisini 17 sene önce aldı) alışveriş yapabilmek için haftada 4 gün bisiklete çıkmaya başladı ve hepimizi mesafe arttırmaya zorladı. Mızmız tutturdu mu tutturur ama iyi oldu.

Alışveriş konusunda erkekler arasında bir ekol olan çelebi arkadaşımız Jiminy Cricket de aramıza katılınca Pazarları nehrin kenarındaki en yakın ortak nokta olan Putney’de buluşup oradan bisiklet turları yapmaya başladık.

Jiminy Cricket (JC) ilk buluşmaya ekmek ve gazete almaya kasabaya giden kasketli emekli amca bisikleti ile geldi, tabii dalga geçtik. Hemen önce biraz daha seksi olan Noir isimli bisikletini ısmarladı, Noir kalın lastikleri ile Richmond Park’ta hız rekorları kırmasına engel olunca daha hızlı, karayip mavisi, ince tekerlekli roadbike Blanc’ı satın aldı, Noir’ı karısına bile vermedi. İnsanın her zaman n+1 bisiklete ihtiyacı olduğunu iddia ediyor (n = şu andaki bisiklet sayısı). İsminden de anlayabileceğiniz gibi Noir siyah olduğundan JC bütün kıyafetlerini siyaha uygun almıştı, tabii bisiklet rengi değişince karayip mavisine uygun tonlarda yeni bir gardropluk kıyafet (ve AppleWatch kayışı) alması gerekti.

Kıyafet dediysem İngilizce’ye yeni giren MAMIL kelimesinden bahsetmem gerekiyor. MAMIL (Middle Aged Man in Lycra) tayt giymiş orta yaşlı erkek manasına gelen bir kısaltma ve memeli hayvan demek olan mammal ile homonim. 

Adamcağız Google’a MAMIL Yazılınca Resmi Çıktığının Farkında Mı? (picture source)

Bisiklet kıyafetleri dışarıdan komik gelse de aslında kıyafetin her detayının hız veya pratiklik olarak bir faydası var. Bu faydalar bize ne kadar gerekli tartışılır fakat bisikletin Londra merkezi olan Richmond Park’a mamil değilseniz giremiyorsunuz. Marslılar dünyaya gelmek için bir pazar sabahı Richmond Park’ı seçseler ve koca konik kafalı, incecik, vücutlarının altında iki tekerleği hızla kullanarak parktaki geyiklerin etrafında dönüp duran bu yaratıkları görseler dünyadaki hakim cinsten korkup geri gidebilirler.

Garmin mi Wahoo mu?

Bisiklet alışverişi kıyafet ile bitmiyor tabii. Alacak kıyafet kalmayınca bisiklet bilgisayarı almamız gerekti. Bunlar bisikletlerin önüne takılan, önceden Komoot veya Strava ile uzun tartışmalar sonunda belirlenen, kahve içilecek kafeyi, görülecek manzarayı bulmanıza yarayan, günün rotasını, bu rotada kalan mesafeyi, tırmanılacak yokuşu, nabız bandınız varsa nabzınızı, tabii ki hızınızı, yolun o andaki eğimini, daha da abartır pedalmetre alırsanız pedala basış gücünüzü vesaire gösteren ufak ekranlı aletler. Bisikletçiler bu aletlere göre ikiye bölünmüş durumdalar: Garmin mi Wahoo mu?

Mızmız konuyu uzun uzadıya araştırdı ve kendisinde zaten Garmin yüzme saati olduğu için Garmin’in daha iyi olduğuna kanaat getirdi. Üstelik hepimizde Garmin olursa yolda birbirimizin yerini de görebileceğimizi, böylece birimiz kırmızı ışığa takılırsa diğerlerinin onu kaybetmeyeceğini iddia etti. Biz de erkekliğin kurallarına uygun olarak Garmin almayı kabul ederken, Garmin’de oluşacak her sorundan Mızmız’ı sorumlu tutma hakkını elde ettik. Bu tartışmalar sırasında ben Beeline isimli sadece rota gösteren daha basit bir cihazı istedim fakat izin vermediler. Sonuçta hepimiz kullanışsız, 1980’lerden kalma arayüzü ile anakronistik, senkronize olma özürlü, gidilecek adres girmesi mümkün olmayan, kazık Garmin’i aldık2. Wahoo alın.

Bira turu yazılarından tanıdığınız diğer arkadaşımız Ailebabası ise bisiklet konusunda biraz çekingen kaldı. Onu teşvik etmek maksadıyla onun geldiği turlarımız için Boris Bike olan mekanlar seçtik ve nehir kıyısında trafiksiz tıngır mıngır geziler yaptık. Bu gezilerde sabırsızlanan Mızmız asabileşince, Ailebabası işi biraz daha ilerletmek zorunda kaldı ve 2. Dünya Savaşı’nda Almanların giydiklerine benzer bir beyaz kask aldı. Kıyafet konusunda hala biraz mesafe kat etmesi gerekiyor (her an zincire takılabilecek bol paçalı pantolonlar, dizinin üstüne gelen kalın paltolar, entel finansçı gözlüğü…) Kendisini şimdilik diğer bisikletçi arkadaşlarımızdan gizleyerek idare ediyoruz ama ihtarı verdik.

Bir süre sonra bisiklet grubumuz başka arkadaşlarımızla daha da büyüdü ve her pazar bisikletle farklı bir yere gitmeye başladık. Pazar sabahları 8:00’de Putney sahilindeki Donna’nın kamyonunda bir espresso içtikten sonra 40-100 km arasında farklı turlar ile mil biriktirdik.

100 km’lik 4-5 saat süren ve ev vazifelerimi geciktirdiğim için Seha’dan (erkek isimli de olsa karım bir kadındır) azar işitmeme sebep olan uzun turlar da yetmez olunca (Mızmız bu turları çoluk çocuk mesafesi olarak görüyordu) olayın sonunda Mallorca (Mayorka) adasına geleceği belli olmuştu.

Bütün Yollar Mallorca’ya Çıkar

Mallorca neden bisikletin Mekke’sidir? Biz nasıl gittik, ne gördük, ne yedik, ne içtik ve nerelerde bisiklete bindik? Noparalel de kim? Bir sonraki yazıda…

  1. Mamiller hakkında çekilmiş bir belgesel bile varmış: https://www.theguardian.com/lifeandstyle/2018/mar/31/mamil-documentary-men-middle-age-cycling-lycra-health ↩︎
  2. Bu konuda yalnız olmadığımı şu Reddit’i okuyunca anladım: https://www.reddit.com/r/Garmin/comments/n9rctf/am_i_crazy_for_hating_garmin_connect_so_much/↩︎

One Reply to “Ideal Erkek Hobisi: Bisiklet ”

  1. Pingback: The Perfect Hobby for Middle-Aged Males: Cycling – www.sarapci.com

Yorum Yazınız / Leave a Reply