Lizbon ve Gulbenkian

Kalust Gülbenkyan’ı (Calouste Gulbenkian) ilk duyuşum uzun zaman önce bir gazete yazısında olmuştu. Türkiye’nin çıkardığı bürokratik zorluklar sonucunda Irak petrollerinden kazandığı paralarla kurduğu koleksiyonuna Lizbon’da müze yaptırmaya karar vermiş bir Osmanlı Ermenisi olduğunu hatırlıyordum. Continue reading Lizbon ve Gulbenkian

Dünyanın Dibi: Avustralya

Hong Kong ve Singapur’u görmedim, Kanada’yı gördüm ama tahminime göre en başarılı İngiliz sömürgesi Avustralya. Avustalya’nın gelişmesi Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlığı sonrasında olmuş. İngilizler Amerika’yı kaptırıp da eskiden Amerika’ya yolladıkları mahkumları yollayacak yer bulamayınca Avustralya gibi büyük bir hapishaneleri olduğu akıllarına gelmiş ve 1750’lerde ilk gemilerle adamları (çoğu adam tabii) Avustralya’ya yollamaya başlamışlar. Continue reading Dünyanın Dibi: Avustralya

Nasıl Mimar Olmadım?

Final kritigi basladi. Yasli hipi misafir profesorler, sigara deligi pardesulu asistan Tim ve artik beni sevmedigine kesinlikle emin oldugum Profesor Goehner yerlerini aldilar. Makedimi acikladim ve meydani onlara birakirken o “L” seklindeki parcayi makedin icinde unuttugumu dehset icinde farkettim! Artik o saatten sonra alamazdim, aklima aninda bir yorum da gelmedi ve sustum. Continue reading Nasıl Mimar Olmadım?