Then We Came to the End (Ve İşimiz Bitti), Joshua Ferris

Kara İstanbul‘dan sonraki kitabımız Joshua Ferris isimli genççe bir yazarın ilk kitabı olan Then We Came to the End (Ve İşimiz Bitti) oldu. Okuma Cemiyeti’ne kitabı öneren ve tanıtan bizzat ben olmama rağmen seçilmesine biraz şaşırdım zira,  seçenekler arasında en az bilinen kitaptı. Zannedersem sıkıntılı günlerde aday kitaplar arasında komik olma potansiyeli en fazla olan kitap olması seçtirdi.

Ve İşimiz Bitti 2001’deki dotcom krizi (haddinden fazla değerlenen internet şirketlerinin patır patır döküldüğü kriz) sırasında Chicago’da bir reklam şirketinde geçiyor. Krizlerden kurtulamadık, farkındayım.

Kitapta krizin hızlanmasıyla reklam işleri azalınca kahramanlar tek tek işten atılmaya başlıyorlar tabii ki bu stres altında iş hayatının dedikoduları, kıskançlıkları, arkadan bıçaklamaları ve bazen de eğlencesi artıyor.

Kitabın en ilginç özelliği hikayeyi anlatanların (birinci çoğul şahıs kullanılmış) kim olduğunun anlaşılmaması. Joshua Ferris bunu bir söyleşisinde halka açık şirketlerin bastırdıkları yılsonu raporlarında şirketten hep birinci çoğul şahıs ile bahsedilmesi ile izah etmiş. Ama bence bu metodun asıl faydası okurun da hikayedeki karakterlerden birisi gibi hissetmesine yardımcı olması olmuş. Zaten atmosfer orta/büyük kurumsal/ruhsuz şirketlerde çalışanlar için çok tanıdık.

Then We Came to the End

Kitabın başı sonu belirsiz. İşten atılmalarla karakterlerin azalması da olmasa birbirinden bağımsız hikayelerden oluştuğunu söyleyebiliriz. Ama buna rağmen tam ortasında adeta işteyken çıkılan uzun bir öğle yemeği paydosu gibi tonu ve hızı tamamen farklı olan bir bölüm var. Burada şirketin patronlarından birisinin kanser teşhisi sonrasında kontrole gitmeden önceki gecesini ve ertesi sabahı, kendisi gibi hayatını işine adamış erkek arkadaşı ile sorunlarını ve bütün sorunlarından kaçmak için hikayeyi anlatanların aksine işe sarılmasını bu sefer üçüncü tekil şahıstan dinliyoruz.

Hem sevilen hem de çekinilen patron Lynn, hayatta herşeyi tek başına göğüslemesi sayesinde hayatta herkesten ve herşeyden bağımsız olabilmiş güçlü bir karakter. Fakat bu sefer uğraştığı şey her zamanki sorunlarından çok farklı olduğundan bocalıyor ama yine de yıkılmıyor. Yazar kitabın bu kısmında kabiliyetini gösterme fırsatı bulmuş. Sanki bütün kitap bu şekilde yazılsaydı çok daha akıcı ve enteresan olacakmış.

Bu bölümün sonunda güneşli bir öğle tatilinde çıkılan ve dışarıda yemek yenilen uzun yemekten yapay aydınlatmalı masamıza ve soluk ışıklı bilgisayar ekranımıza dönercesine hikayeye kaldığı yerden devam ediyoruz. Birileri daha kovuluyor, bitmez tükenmez reklam çalışmaları sürüyor, kriz günlerinde iş hayatının sıkıntıları ve insanların bencillikleri dürüstçe ve acımasızca sıralanıyor, amerikan şirket kültürünün birçok özelliğiyle dalga geçiliyor.

Karakterler arasında ofisinin önüne kadar getirdiği bisikletini kilitleyen cins adamlar; her şirkette olan komik olduğu için popüler kişiler; ne yaparlarsa yapsalar güzel kalan herkesin aşık olduğu kadınlar; ne yaparlarsa yapsalar paspal kalan kimsenin farketmediği adamlar; popüler kişileri herkes sevdiği için onlardan nefret edenler; başkalarının kuyusunu kazarak yükselen opportunistler; gruptan ayrılmaktan hoşlanmayan konformistler; patron peşindeki yalakalar; kendinden üstün gördüğüne yaranmak ve kendinden aşağı gördüğünü ezmek suretiyle sempatik olmaya çalışan antipatik zavallılar ve umutsuzca kendini paralayan yeteneksizler var.

Çok akıcı olmayan kitabı okurken aralarda nefes almayı sağlayan komik yerler olsa da kitabın tamamı biraz fazla uzun tutulmuş diye düşündüm. Karakterleri tanıdım, bazılarını sevdim ama hikayenin geçtiği birkaç yıl içerisinde çok az şey olduğu için okurken hep bir eksiklik hissettim. Bitince de tam tatmin olduğum söylenemez.

Joshua Ferris

Joshu Ferris Yetenekli Olduğu Gibi Yakışıklı Da Bir Abimiz

Hikaye ilerledikçe ve hiçbir gelişme olmadıkça aklıma tüm zamanların en komik dizisi Seinfeld‘i tanımlamak için kullanılan “A Show About Nothing” (“Hiçbir şey olmayan dizi” olarak tercüme etmeyi tercih ederim) geldi. Seinfeld’de de her bölüm birçok şey olsa da karakterlerin hayatlarında önemli bir değişiklik olmazdı. Bu kitapta da birçok ufak şey olurken önemli bir gelişme olmadan sayfalar geçiyor.

Kitapla ilgili başka bir sorun da iş hayatını anlatan bir kitap olduğu için karakterlerin iş dışındaki yaşamları hakkında hemen hemen hiçbirşey öğrenmememiz olmuş. Burada Joshua Ferris şirketlerin çalışanlarını ruhsuzlaştırdığını göstemek istemiş olabilir ama bunun sonucu olarak karakterler film reklamlarında kullanılan gerçek ebatlardaki iki boyutlu ayaklı şeyler gibiydiler. Hiçbirinden tam anlamıyla nefret edemedim, hiçbirini çok sevemedim.

Joshua Ferris’in belki de ilk kitabı olmasından dolayı bazı konularda biraz fazla hırs yaptığını ve gereksizce zorladığını düşünüyorum. Yine de yer yer eğlenceli bir kitaptı ama malesef okuma klübünde tartışmak için çok doğru bir kitap olmadı. Bunun üstüne toplantıyı yaptığımız lokantanın fazla gürültülü ve sigara dumanı dolu olması da eklenince neredeyse bitse de gitsek havasına girdik.

Ama toplantı benim için çok güzel sonuçlandı zira iki sonraki kitabımızın seçiminde favori yazarlarımdan Salman Rushdie’nin Shalimar the Clown (Soytarı Şalimar) kitabı ile Paul Auster’ın Timbuktu‘su eşit oy aldılar. İkinci tur için herkesin tek seçim yapmasına karar verdik ve bir kişi farkla bir sonraki kitabımız Shalimar oldu.

Kitap klübü kurulduğundan beridir beraber bir Salman Rushdie kitabı okumak istiyordum, nihayet oldu. Umarım Salman Abi bizi hayal kırıklığına uğratmaz.

3 Replies to “Then We Came to the End (Ve İşimiz Bitti), Joshua Ferris”

  1. okuma cemiyetinde olmadığım için bu yazıyı porotosto ediyorum.

Yorum Yazınız / Leave a Reply