Sıkı takipçim olan babalar hatırlayacaklar, bebek doğunca karısı doğurur doğurmaz sudan çıkmış baba balığa döndüm. Hadi benim için öyle olması çok şaşırtıcı değil diyelim ama hamilelik sırasında sadece 3 kitap okuduğum için beni ilgisiz bir hayvan olmakla suçlayan küçük hanım her 3 saatte bir uyanacağını ve 1 saat emzirmeye çalışacağını ardından 2 saat sonra bir sonraki tur için uyanacağını bile bilmiyordu.
Bir taraftan uykusuzluk ile boğuşurken bir taraftan da benim durumumdaki her hayvanın yapacağı gibi durumu araştırmaya devam ettim. Meğersem hamilelik yerine bebek üzerine konsantre olsaymışız daha hayırlı olacakmış (bkz. Müstakbel Babalara Öğütler – Son Dakikalar yazımdaki inek aile).
Patron Kim?
Yeni doğan bebeklere nasıl davranılacağı hakkında farklı teoriler var. Konu karmaşıklaşıp psikoloji gibi müspet olmayan bir bilim haline gelince bazı art niyetli anne ve babalar canlarının istediğini söyleyen ekolü biryerlerden bulup çıkarabiliyorlar.
Çocuğunu tamamen patron haline getirip hayatını ona göre yaşayacak olanlar için de bir ekol var, annenin programına göre çocuğu sustalı maymun yapacaklar için de.
Konunun gördüğüm kadarıyla iki esktremi sert tarafta Gina Ford, yumuşak tarafta Dr Sears. Ford asker emeklisi gibi duran bir İngiliz dadı (ki bana hep İngiliz değil de İsviçreli olması gerekiyormuş gibi geliyor). Dr Sears ise aynı zamanda 14-15 veya daha fazla (sayısını bilmiyor olabilir) çocuklu bir hippi ailesinin babası olan doktor.

Gina Ford’u Dinlerseniz Bebeginiz Buna Benzeyebilir
Gina Ford’u dinleyecek olursanız bebeğin 24 saatini detaylı bir şekilde programlamanız ve bu plana harfiyen uymanız gerekiyor. Mesela her gün saat 17:48’de bebek 23 dakika (veya 40 cc, hangisi önce gelirse) emzirilecek. Ardından bebek 42 dakikada uyumuş olacak, uyumazsa tek kolla 20 tane şınav çektirilecek. Bebek tam 2 saat 13 dakika uyuduktan sonra hala uyanmadıysa üzerine soğuk su dökmek suretiyle uyandırılacak. Hala uyanmadıysa yanında bir bardaktan öteki bardağa su dökmek suretiyle işetilecek.
Şayet Ford Hanım’ın söylediklerinden sapmaya kalkarsanız cocuğunuzun toplumla uyumsuz bir pırasa gibi büyümesinin tek sorumlusu da siz zalim ebeveynler olacaksınız.
Yazının burasında çok sevdikleri pırasa sebzesini kötü bir benzetme için kullandığım için yazılarımı kocalarından gizlice okuyan annelerden özür dilerim. Babalardan özür dilemeye gerek duymuyorum zira pırasayı seven delikanlı varsa zaten layığını bulmuş ve dominatriks tabir edilen cinsten bir kadınla evlenmiştir. O kadın da gerekeni yapıyordur.
Konuyu dağıttık.
İkinci ekstremde Dr Sears’dan bahsetmiştim. O da “bebeğiniz ne zaman isterse o zaman istediği kadar emzirin. Zaten bundan sonraki hayatınızı yaşamasınız da olur, çünkü artık siz yoksunuz, bebeğiniz var” ekolünün, bir elinde beline dayadığı bayrak dalgalanırken öteki eliyle batonunu havaya atıp tutarak en önde giden temsilcisi.
Bu ikisinin ortasına düşen mantıklı insanlar da var. Benim sevdiğim kişi kitabının ismi çok kötü de olsa (The Secrets of the Baby Whisperer) Tracy Hogg (http://www.babywhisperer.com). Hogg Hanım bebekleri kategorilere ayırmış ve kategorisine göre bebeğe farklı muamele öneriyor. Ana fikri bebeklere doğduğundan itibaren normal insana davranır gibi davranmak.

Bebeginizi Hangisine Emanet Edersiniz?
3 Ay Daha İçeride Kalsaydı
Harvey Karp isimli Amerikalı doktorun ise ilginç bir teorisi var. Bu teorisini aslında 10 sayfalık bir yazıda açıklayabilirmiş ama oturup 250 sayfalık bir kitap ve 45 dakikalık bir DVD haline getirme yoluna gitmiş.
Karp der ki; doğadaki her hayvanın bebeği doğar doğmaz annesinin az yardımı ile yaşayabilecek durumdadır. Yeni doğan eşekler anında koşmaya başlar, yeni doğan sırtlanlar önemli isteklerini çok zorlanmadan anlatabilirler, yeni doğan çıyanlar “hello papa, bonjour papa” deyip yemek aramaya çıkarlar. Doğadaki yenidoğanlar içerisindeki en acizi ise maalesef bizimkidir. Dördüncü ayları gelene kadar dünyayla düzgün ileteşim kuramayan insan yavruları ebeveynlerine ziyadesiyle bağımlı olurlar.
Karp Bey bunun açıklaması olarak da evrim esnasında insanların beyinlerinin fazla geliştiğini, o haddinden fazla büyüyen kocaman kafanın anneden çıkabilmesi için de bebeğin aslında ana karnındaki gelişimini tamamlayamadan mecburen dışarı pırtladığını öne sürüyor. Doğa sezaryan olasılığını atlamış tabii – ileride artan sezeryan oranı yüzünden bu durum değişebilir!
Sonuç olarak Karp Bey 4 aydan küçük bebeği (özellikle ingilizcede (yanlış bir şekilde) colic bizde ise gazlı bebekler olarak bilinenleri) rahatlatmak için ana rahmindeki atmosferi kopyalamamız gerektiğini iddia ediyor.
Bu da şöyle yapılıyor:
- Bebeği sarsmadan çalkalayın. Ana karnında suyun içerisindeki sallanma hissini vermek için.
- Ağzına emzik benzeri bir aparat tıkıştırın. Bebeklerin emme içgüdülerinin tatmini için.
- Sıkı bir şekilde kundaklayın. Bebek ana karnında dar bir alanda yaşamaya alışık, hatta bu onu güvende hissettiriyor. Ayrıca Moro refleksi denen uyanıyor gibi olunca ellerin havaya fırlaması ve tutunmaya çalışması kundaksız bebekleri uyandırabiliyor.
- Şşşşşş sesi veya başka bir “beyaz gürültü” denen cins sesi dinletin (saç kurutma makinası çok işe yarıyor). Bu da bebeğe ana karnında sürekli duyduğu gürültüyü hatırlatıyor. Teknolojik babalar için iphone’a bir beyaz gürültü programı bile yazılmış: yuh artık
- Bebeği karnı üstünde yan çevirin. Bu pozisyon nedense bebeklerin en rahat ettiği pozisyon. Uyurken yapmayınız.
Tabii Karp Bey Amerikalı olduğu için bu beş maddeyi ilk harflerini kullanmak suretiyle bir kısaltma haline getirmiş. Ama bu kısaltma şu anda ben yazarken sonuncu maddeyi hatırlamama yardımcı olmadığına göre işe yaramıyor demek ki!

Yeni Dogmus Bir Esek ve Sipasi, “Eşeksipasi” Ne Guzel Laf
Bu maddeleri anneannenize söylerseniz size “bunu öğrenmek için www.sarapci.com’u mu okuman gerekiyordu bre salak oğlum?” diye soracaktır. Zira bunlar birçok kadim kültürde yıllardır tedavülde olan uygulamalar.
Karp’ın annanelerimizden yürüttüğü bu beş madde hem bizde hem de denek olarak kullandığım arkadaşlarımın ağlayan bebeklerinde çok işe yaradı. İlgilenenler için adamın web sitesi: http://www.thehappiestbaby.com/. Aslında kitaptan çok dvdsini tavsiye ederim, hem daha az vakit harcarsınız hem de bazı yaptıklarını izleyerek daha iyi anlarsınız.
Kısacası (en azından bebek konusunda) anneannenizin sözünü dinleyebilirsiniz. Annenizi dinleyin demiyorum zira bizim gibi 70’lerde doğan pre-özal jenerasyonundansanız o ekol gereğinden sert bir ekolmüş. “Bırak ağlasın zırlasın namussuz, dünyanın kaç bucak olduğunu görsün” ekolü. Karp’a göre ise bu ekol ancak dört aydan sonra başlayabilir. O da ihtiyari.
Neymiş, bazı konularda dünyanın her tarafında aynı şekilde yıllardır süregelen bazı geleneklerin bir kıymeti varmış. İnsanlığın kolektif bilgisi modern yaşama geçerken silineyazmış.
Herhalde yavaş yavaş doğru yolu bulacağız. Enseyi karartmayın!
Önceki Yazı:Müstakbel Babalara Öğütler – Doğum
Sonraki Yazı:Dünyanın En Güzel Sesi (Yalın)

Yorum Yazınız / Leave a Reply